AŞK ÇİŞ GİBİDİR GELİNCE TUTAMAZSIN
Hayatta “tutulabilen” ve
“tutulamayan” şeyler vardır.
Geberseniz de, poponuzu da yırtsanız
“tutulamayanı” n’apsanız
“tutamazsınız.”

“Tutulabilenler” neler olabilir?
Mesela “balık tutmak”...
Şansınız varsa, deniz temizse,
tirollerle balıklar öldürülmemişse,
zavallıcıkların zokayı yutup da
oltanın ucunda çırpınışlarına
yüreğiniz dayanıyorsa
balık “tutarsınız”.

Çocuk doğurarak kocayı
elde “tutmaya” çalışmak mesela!
Bazı saf kocalar,
kocayı elde “tutmak” için
doğrulan çocukların,
“kazara” doğduğunu sanıp,
“E-n’apalım! Allah verdi.” deyip,
farkına varmadan
“elde tutulmuş” olurlar!

“Ay tutulur”...
“Güneş tutulur”...
Bunlar “doğa tutulmalarıdır.”
Mutlaka vakti zamanı geldiğinde
“tutulurlar.”

Sonra süper kaleciler vardır.
Saatte bilmem ne kadar hızla
kaleye doğru gelen “topu tutarlar.”
Hele bi tutmasınlar!
Taraftarlar onları n’apar?!

Köpeğin tasması “tutulur.”
Nazik erkekler,
yanlarındaki kadın
önden geçsin diye
“kapıyı açık tutarlar.”
“Tutmayan erkekler” hakkındaki karar,
artık kadınlara kalmıştır.

Bazıları hapşırık gelince “tutarlar” ki,
bu asla “tutulmamalıdır.”
Beyin damarlarından birini
çatlatıp, patlatmak istemeyenler,
hapşırık geldiğinde asla “tutmaz”
“Hapşuuuuuu” diye
hapşırıklarını koyverirler.
(Doğrusu da budur.)

Bu “tutma tutamama” meselesi
hep aklımı kurcalamıştır.

Aşkla çişi bir arada düşünmem,
aslında iki radikal ucu
bir araya getirmek gibiydi.

Aşırı sağla, aşırı solu
bir arada düşünmek gibi...
Elma ile armutların toplanması gibi...
Heteroseksüellerle, biseksüelleri
aynı düşünmek gibi...
Buzla ateşi yan yana tutmak gibi...
Gibi... gibi... gibi işte...

Ama gelin şöyle düşünelim:
Diyelim ki;
Çişiniz geldi.
Kıvranıyorsunuz.
Nereye kadar “tutabilirsiniz”?
Zor! Çok zor!
Hatta imkânsız!
Öyle değil mi?

“O”, bir yere kadar
“tutturur” kendini.
Ama sonra???
“Tutamazsınız.”
Bırakırsınız kendinizi
klozetin kucağına!
O da yoksa,
münasip bir yer bulur,
işinizi halletmeye çalışırsınız.
Yani ille de bir çözüm bulur,
rahatlar, mutlu olursunuz.

Ya AŞK???
AŞK kalbinizin kapısını
pattt diye açıp girdiğinde,
kapıyı kapatmaya, kilitlemeye
vakit bile bulamazsınız.
AŞK habersiz misafir gibi
çat kapı geliverdiğinde,
onu istemediğinizi düşünseniz bile...
“Kolundan tutup”
dışarı atmak isteseniz de...
Asla “tutamazsınız.”

AŞK bir kere kalbinizden içeri girdi mi,
artık yapacağınız bir şey yoktur.

Zarar görmemek için
ne kadar dişinizi sıksanız da,
“Aşk çiş gibidir.
Gelince tutamazsınız... ”

17.kitabımın adı da böyle:
“AŞK ÇİŞ GİBİDİR GELİNCE TUTAMAZSIN”.
Tüm kitaplarım gibi yeni kitabım da
İNKILAP yayınevi tarafında basıldı.

8 Ekim’de açılacak olan
BEYLİKDÜZÜ TÜYAP KİTAP FUARI’nda
İNKILAP yayınlarının standında
okuyucularla buluşacak yeni kitabım...

Benim imza günlerim:
9 EKİM PAZAR
13:00-15:00 arası
ve
14 EKİM CUMA günü
13:00’ten kapanış saatine kadar...

Bu günlerde... bu saatlerde... fuarda...
İNKILAP Kitapevi Standı’nda...
yeni ve daha önceki kitaplarımın başında...
Kitaplarımı imzalıyor olacağım.

Aşksız, sevgisiz ve kitapsız kalmayın...

***FÜSUN ÖNAL***