Отели Турции - Турция.Ру
     
 
  Турция.ру - Место под солнцем! Отдых в Турции!
 
 
 

Архивы форума Turkey.ru


   >> Диван: Архив
Архивы форума по Турции

nastena_smile
(Дока)
2006/06/25 14:18
NAZIM HIKMET - переводы стихотворений на инглиш)  Это сообщение из Архива

Seni Düşünmek

Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.



Thinking of You

Thinking of you is pretty, hopeful,
It is like listening to the most beautiful song
From the most beautiful voice on earth...
But hope is not enough for me any more,
I don't want to listen to songs any more,
I want to sing.
****************************************************************

Seviyorum Seni

Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.


I Love You

I love you
like dipping bread into salt and eating
Like waking up at night with high fever
and drinking water, with the tap in my mouth
Like unwrapping the heavy box from the postman
with no clue what it is
fluttering, happy, doubtful
I love you
like flying over the sea in a plane for the first time
Like something moves inside me
when it gets dark softly in Istanbul
I love you
Like thanking God that we live.
****************************************************************

Seni Düşünürüm...

Seni düşünürüm
anamın kokusu gelir burnuma
dünya güzeli anamın.

Binmişin atlıkarıncasına içimdeki bayramın
fır dönersin eteklerinle saçların uçuşur
bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü.

Sebebi ne
seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın
sen böyle uzakken senin sesini duyup
yerimden fırlamamın sebebi ne?

Diz çöküp bakarım ellerine
ellerine dokunmak isterim
dokunamam
arkasındasın camın.
Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm
alacakaranlığımda oynadığım dramın.


I Think of You...

I think of you
and I feel the scent of my mother
my mother, the most beautiful of all.

You are on the carousel of the festival inside me
you hover around, your skirt and your hair flying
Mere seconds between finding your beautiful face and losing it.

What is the reason,
why do I remember you like a wound on my heart
what is the reason that I hear your voice when you are so far
and I can't help getting up with excitement?

I kneel down and look at your hands
I want to touch your hands
but I can't
you are behind a glass.
Sweetheart, I am a bewildered spectator of the drama
that I am playing in my twilight.

****************************************************************
Sen Benim Sarhoşluğumsun

Sen benim sarhoşluğumsun...
Ne ayıldım, ne ayılabilirim,
Ne ayılmak isterim.
Başım ağır, dizlerim parçalanmış
Üstüm başım çamur içinde
Yanıp-sönen ışığına düşe kalka giderim.


You are My Drunkenness

You are my drunkenness...
I did not sober up, as if I can do that;
I don't want to anyway.
I have a headache, my knees are full of scars
I am in mud all around
I struggle to walk towards your hesitant light.

****************************************************************

Yaşamaya Dair I

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.



On Living I

Living is no laughing matter:
you must live with great seriousness
like a squirrel, for example-
I mean without looking for something beyond and above living,
I mean living must be your whole occupation.
Living is no laughing matter:
you must take it seriously,
so much so and to such a degree
that, for example, your hands tied behind your back,
your back to the wall,
or else in a laboratory
in your white coat and safety glasses,
you can die for people-
even for people whose faces you've never seen,
even though you know living
is the most real, the most beautiful thing.
I mean, you must take living so seriously
that even at seventy, for example, you'll plant olive trees-
and not for your children, either,
but because although you fear death you don't believe it,
because living, I mean, weighs heavier.

****************************************************************

Yaşamaya Dair II

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...



On Living II

Let's say you're seriously ill, need surgery -
which is to say we might not get
from the white table.
Even though it's impossible not to feel sad
about going a little too soon,
we'll still laugh at the jokes being told,
we'll look out the window to see it's raining,
or still wait anxiously
for the latest newscast ...
Let's say we're at the front-
for something worth fighting for, say.
There, in the first offensive, on that very day,
we might fall on our face, dead.
We'll know this with a curious anger,
but we'll still worry ourselves to death
about the outcome of the war, which could last years.
Let's say we're in prison
and close to fifty,
and we have eighteen more years, say,
before the iron doors will open.
We'll still live with the outside,
with its people and animals, struggle and wind-
I mean with the outside beyond the walls.
I mean, however and wherever we are,
we must live as if we will never die.

****************************************************************

Beş Satırla

Annelerin ninnilerinden
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, sokakta, kitapta, yenebilmek yalanı,
anlamak, sevgilim, o, ne müthiş bahtiyarlık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı.


Five Lines

To overcome lies in the heart, in the streets, in the books
from the lullabies of the mothers
to the news report that the speaker reads,
understanding, my love, what a great joy it is,
to understand what is gone and what is on the way.

****************************************************************
Ben Senden Önce Ölmek İsterim

Ben
senden önce ölmek isterim.
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey:
belki diyor.


I Want to Die Before You

I
want to die before you.
I
want to die before you.
Do you think that who passes later
will find who's gone before?
I don't think so.
You'd better have me burned,
and put me on the stove in your room
in a jar.
The jar shall be made of glass,
transparent, white glass
so that you can see me inside...
You see my sacrifice:
I renounced from being part of the earth,
I renounced from being a flower
to be able to stay with you.
And I am becoming dust,
to live with you.
Later, when you also die,
you'll come to my jar.
And we'll live there together
your ash in my ash,
until a careless bride
or an unfaithful grandson
throws us out of there...
But we
until that time
will mix
with each other
so much that
even in the garbage we are thrown into
our grains will fall side by side.
We will dive into the soil together.
And one day, if a wild flower
feeds from this piece of soil and blossoms
above its body, definitely
there will be two flowers:
one is you
one is me.
I
don't think of death yet.
I will give birth to a child.
Life is flooding from me.
My blood is boiling.
I will live, but long, very long,
but with you.
Death doesn't scare me either.
But I find our way of funeral
rather unlikable.
Until I die,
I think this will get better.
Is there a hope you'll get out of prison these days?
A voice in me says:
maybe.

****************************************************************








Turkiye, seni s e v i y o r u m ...


Вся Ветвь
:АвторОтослано
*NAZIM HIKMET - переводы стихотворений на инглиш) nastena_smile   2006/06/25 14:18
.*Re: NAZIM HIKMET - переводы стихотворений на инглиш) kalibri   2006/06/26 21:09

. | Moderator


 
 
YART.RU Copyright © 2001 Turkey.ru
Карта сайта | Контакты | Партнеры | Реклама на сайте

Идея сайта - VP
Дизайн - YART.RU